İnsanın Evrimi ve Yaratılış Teorisi: Evrimsel Antropoloji
Bu makaleler dizisi derlenmiş olup kaynakların belirli yerlerinden kırpılarak ve uyarlanarak hazırlanmıştır. Bundan dolayıdır; kaynakların kullanıldığı yerler(kısımlar) belirtilememiştir. Kaynakların ikinci el kaynak olmamasına dikkat edilmiştir. Akademik makale nezdinde olacak kadar güvenilir ve sağlam kaynaklar kullanılmıştır. Kaynaklar ile ilgili bir şüpheniz var ise kaynakça bölümündeki temiz linklerden kontrol edebilirsiniz.
...Dinozorların yeryüzünden silinmeleri pek çok yeni türün gelişmesini sağladı. Doğa, yavrularının hayatta kalabilmesi için mutlaka anne veya babaya ihtiyacı olan marsupial ya da keseli hayvanlar gibi beyinleri hala büyüyordu. Maharetlerini çift görüşü ve daha büyük beyini geliştirmek için bir kısmı ağaçlara gidip çevrelerinin merakla incelediler, bir kısmı da babunları oluşturdu ki bu da bizimle ilgili değil. Maymunlar ve insanların atası ise çok daha sonra gelişti. Kemik kas ve molekülleri dahi karşılaştırdığımızda maymunlar ve insanlar arasında önemli bir fark göremeyiz. Atalarımız şempanzelerden farklı olarak ayakta durarak ellerini serbest bıraktılar, daha akıllı olup konuşmaya başladık. İnsan ailesi dalına paralel gelişen pekçok tür bir kaç milyon yıl içinde ortadan yok oldu. Beynimiz ve ellerimizle bizler hayatta kalanlarız.
...
Radcliffe-Brown, her iki görüşü de tarihsel yapılandırmanın ölçülüp ispatlanamayacak olmasından dolayı reddetmiştir. Bunlar yerine toplumlar arasındaki düzeni bulmada karşılaştırmalı metot kullanımını önerdi ve böylece sosyal hayatın bilgisinin bilimsel olarak gelişimi sağlanacaktı.
Avcılık-toplayıcılık faaliyetlerinin yaşandığı, çömlekçiliğin bulunmasına kadar geçen yabanıllık evresi,
Yerleşik hayata geçilen, hayvancılık ve demirciliğin yapıldığı barbarlık evresi,
Yazının bulunduğu uygarlık evresi.
1944 yılında antropolog Kenneth Oakley bir makalesinde "Alet yapmak insanı farklı kılıyor," yazmıştı. "Maymunlar buldukları nesneleri alet olarak kullanıyor," diyordu aynı yazıda, "Fakat sopalara ve taşlara, onları bir amaç uğrunda kullanmak için biçim vermek bilinen ayırt edici en eski insan faaliyeti." 1960'ların başında Louis Leakey alet yapımının, ve dolayısıyla insanlığın ortaya çıkışını Homo habilis ("Becerikli adam") adlı, 2,8 milyon yıl önce Doğu Afrika'da yaşamış bir türe atfetti. Ancak Jane Goodall ve diğer araştırmacılar şempanzelerin de çubuklara belli amaçlar için şekil verdiğini –örneğin ince dalların yapraklarını koparıp yer altındaki böcekleri yakalamak için kullanıyorlar– ortaya koydu. Ellere sahip olmayan kargalar da oldukça becerikli hayvanlar.
Paylaşılan Yiyecekler:
Pişmiş Et:
İş Birliği:
Antropolog Curtis Marean'a göre biz istilacı türlerin en büyüğüyüz. Atalarımız on binlerce yıl tek bir kıtada yaşadıktan sonra atalarımız tüm gezegene yayıldı. Marean'a göre işbirliğine olan genetik yatkınlığımızla tüm gezegene yayılmayı başardık. Bu da yardımseverlik değil, çatışma temelli bir olgu. İşbirliği yapan primat grupları, rakip gruplar karşısında bir avantaj elde etti ve onların genleri hayatta kaldı. "Atalarımızın ileri bilişsel becerileri bu işbirliğine yatkınlıkla birleşince yeni çevrelere çabucak uyum sağlayabildiler," diyor Marean, "Bu aynı zamanda yenilikleri de mümkün kıldı ve fırlatılan silahlar gibi tarihi değiştiren teknolojilerin ortaya çıkmasını sağladı."
...Dinozorların yeryüzünden silinmeleri pek çok yeni türün gelişmesini sağladı. Doğa, yavrularının hayatta kalabilmesi için mutlaka anne veya babaya ihtiyacı olan marsupial ya da keseli hayvanlar gibi beyinleri hala büyüyordu. Maharetlerini çift görüşü ve daha büyük beyini geliştirmek için bir kısmı ağaçlara gidip çevrelerinin merakla incelediler, bir kısmı da babunları oluşturdu ki bu da bizimle ilgili değil. Maymunlar ve insanların atası ise çok daha sonra gelişti. Kemik kas ve molekülleri dahi karşılaştırdığımızda maymunlar ve insanlar arasında önemli bir fark göremeyiz. Atalarımız şempanzelerden farklı olarak ayakta durarak ellerini serbest bıraktılar, daha akıllı olup konuşmaya başladık. İnsan ailesi dalına paralel gelişen pekçok tür bir kaç milyon yıl içinde ortadan yok oldu. Beynimiz ve ellerimizle bizler hayatta kalanlarız.
Homo Türleri
Homolar, homo öncesi diye adlandırılan Primatlar>Kuyruklu Maymun>Kuyruksuz Maymun>İnsanımsılar döneminin en son kısmında yer alır. Unutulmamalıdır ki, İnsanımsı dönemde sadece insanlar yoktur; Goriller-bonobolar-şempanzeler gibi insana çok benzer yapıları olan maymunlar da vardır.
Homo Erectus:
Yaklaşık olarak 4 milyon yıl önce iki ayak üzerinde durmaya başladılar. Önceleri meyveler ve böceklerle besleniyorlardı. Ardından vahşi hayvanların avladıkları hayvanların artıklarıyla karşılaştılar.Yani çiğ et ile... Homo Erectuslarla Homo Sapienslerin arasında ki bariz olan fark diş, çene ve kafatası. Bu farklar oldukça bellidir. Ayrıca bilim dünyası bu türe "soyu tükenmiş insansı tür" der. Yani bilim dünyası bu türü tam manasıyla insan olarak kabul etmiyor.
Henüz sadece insansı'lar. Homo Sapiense kadar bu böyle devam edecek.
Homo Rudolfensis:
Bu tür bilim dünyasına ilk olarak Kenya'nın Koobi Fora bölgesinde yapılan antropolojik kazıda keşfedilen kafatasıyla girmiştir. 19 aralık 1944 British Kenya doğumlu olan antropolog Richard Leakey ve zoolog Meave Leakey tarafından 1972 yılında keşfedilen bu kalıntılar ilk başlarda çok önemsenmemişti ancak sonradan, Valery Alekseyev adında bir Rus antropolog tarafından yapılan çalışmalar sonucunda bilim dünyası bu türü ayrı bir tür olarak kabul etmiştir. Yani artık literatüre girebilmiştir.
Homo Ergaster:
İsminin manası çalışan demektir. Yani anlayacağınız üzere bu insan türü artık çalışmaya başladı. Bu insan türü hayal gücü ve aklını, yetenekleriyle birleştirerek aletler yapmaya başlamıştı. Günümüz insanıyla olan en büyük farkı ise kafatası yapısı.. Başının üst bölümü orantısız şekilde şiş görünüyor. Çene yapısında da bariz farklar var.
Homo Antecessor:
İsminin manası yerleşen demektir. Bu tür ilk yerleşik hayata geçen insan türüdür. Bu türden önce insanlığın hayvanlardan pek bir farkı yoktu. Bugün günümüz maymunları bile elde etmek istedikleri besinlere ulaşmak için etrafında ki taşları kullanarak bir takım fikirler geliştiriyor, uyguluyor ve nihayet sonucuna ulaşıyor. Ancak bu insan türü mağaralarından çıkarak bir tarih yazdılar. İnşa etmeye başladılar. Bu türün zekası 1 milyon yıl önceki dedelerinin zekasıyla ölçülemez hale gelmişti.
Homo Heidelbergensis:
Bu türün ismi bir Alman şehrininden geliyor. Heidelberg... Çünkü bu türün ilk fosillerine Heidelberg'de rastlanmıştır. Bu yüzden ismi de oradan gelmektedir. Yalnız Avrupa'da değil, Batı Asya bölgesinde de yaşamıştır. Fark ettiniz mi? İnsanlık artık gezegene yayılmaya başlamış. Avrupa'nın ortalarına kadar gelmiş ve Batı Asya'yı fetih etmiş durumda. Bu kadim zamanlarda insanlar artık birbirleriyle anlaşmak için çok basit yapıda diller oluşturdular. Konuşan ilk insan türü olmasına rağmen primat olarak adlandırılıyorlar. Primat tüm maymun türlerini kapsayan bir zooloji terimidir. Gerçi kimi bilim insanları da günümüz insan türünü Primat sınıfına sokuyorlar.
Homo Neanderthalensis:
Bu tür ismini Almanya da ki bir vadiden alıyor. Modern insanın tarih başlangıcı olarak kabul edebileceğimiz bu türün DNA sı %99,5 oranında günümüz insanına benziyor. Bu insan türü artık kendi aralarında spesifik olarak kabul edebileceğimiz dil yapıları oluşturmuş durumdalar. Artık hayal güçleri çok daha gelişmiş. İnşa ediyorlar, avlanıyorlar kap-kaçak kullanıyorlar dahası tapınaklar inşa edip ibadet edebiliyorlar ve artık ölülerini dahi gömmeye başladılar.
Homo Sapiens:
Sapiens'in manası latince de zeki,akılla anlamların gelmektedir. Sapiens için "düşünebilen insan" sıfatı da kullanılır.
Şuan ki insan türü olan sapiensler,100 bin yıl öncesinden bu yana
hala hayatta kalabilmiş tek insan türüdür.
...
Homo Erectus'un sahneye çıkmasıyla beraber insanlık bilgiyi keşfediyor ve bilginin paylaşılması kültürü ortaya çıkartıyor ve günümüze ulaşan ulaşmayan uygarlıkların aslında bütün dünyanın ataları oluyorlar. Bize verilen bu dünyayı ilk değiştirenler onlardır.
...
Evrimsel Antropoloji ve Kültürel Antropologların Düşünceleri:
Evrimsel Antropoloji ve Kültürel Antropologların Düşünceleri:
19.yy'da Bu teoriye karşı olarak sosyal antropologlar ortaya çıkmaya başladı. Avrupa’da özellikle İngiltere’de 1908 - 1910 yılları arasında gelişen Sosyal Antropoloji; insan davranışlarının karşılaştırmalı incelenmesi olarak tanımlanabilir. Araştırmalarında toplumsal yapıya ağırlık veren; toplumsal kurumların ve formların sistematik ve karşılaştırmalı araştırmalarını yapan sosyal antropoloji Radcliffe Bronw ve Bronislaw Malinowski tarafından kurulmuş ve geliştirilmiş olup difüzyonizme ve evrimci kurama bir tepki olarak doğmuş; kısmen Durkheim sosyolojisini izlemiş kısmende sosyolojideki yapısal fonksiyonalist görüşün öncüsü olmuştur.
Evrimcilik, antropolojinin ilk kuramı olarak 19. yüzyılda oluşmaya başlamıştır. Bu kurama göre toplum ve kültürler gelişim halinde ilerlemektedir. Nasıl ki biyoloji alanının evrim anlayışına göre canlıların ilk oluşumları günümüze kadar değişim göstererek gelmişse kültürler de zaman içerisinde ilkellikten gelişmişliğe doğru değişim göstermiştir. Burada evrimci kuramın ilkellikten kastı ilk insan topluluklarının çağdaş kalıntıları ya da hala var olan kültürel fosillerdir.
Evrim Teorisine Karşı düşüncede bulunan antropologlar:
Franz Boas
Kültürü, coğrafi etmenlerle açıklamaya çalışmanın boşuna olduğunu; çünkü “çevre“nin belirleyici değil, yalnızca sınırlı bir etkisi olabileceğini savundu. 19. yüzyılın Tylor, Morgan ve Spencer gibi belli başlı kültürel evrimcilerine göre, tarih ilerleyen gelişme aşamalarının zorunlu bir açılımıydı. Boas, evrimciliğin kendisine değil, daha çok dönemin, önceden biyolojik olarak belirlenmiş bir gelişme çizgisi göstereceği varsayımına dayanan evrim kuramlarına karşıydı. Boas'a göre, tarihsel gelişme, basitten karmaşığa doğru zorunlu bir gidişi gerektirmiyordu. Ayrıca, doğal, evrensel, tarihsel ilerleme ölçütleri de yoktu.Alfred Radcliffe-Brown
Kabile toplumları hakkındaki çalışmaların genel görüşü; tüm toplumlar tek bir çizgisel yol (evrimcilik)izlerler, böylece 'ilkel' toplumlar bu yol izlenerek daha önceki evrelere bakılarak anlaşılabilir, tersine 'modern' toplumlar da daha önceki formların izlerini taşımaktadırlar. Diğer bir görüş de sosyal uygulamaların yalnızca tek defaya mahsus olacak şekilde gelişim eğiliminde olduklarıdır, böylece toplumlar arasındaki genellemeler ve farklar, toplumlar arasındaki etkileşimin tarihsel yapılanması yardımıyla açıklanabilmektedir (Yayılma). Bu iki görüşe göre, kabile toplumları ve modern toplumlar arasındaki farkı açıklamanın doğru yolu tarihsel yapılandırmadır.Radcliffe-Brown, her iki görüşü de tarihsel yapılandırmanın ölçülüp ispatlanamayacak olmasından dolayı reddetmiştir. Bunlar yerine toplumlar arasındaki düzeni bulmada karşılaştırmalı metot kullanımını önerdi ve böylece sosyal hayatın bilgisinin bilimsel olarak gelişimi sağlanacaktı.
Edward Taylor
Kültür üzerine yaptığı çalışmalarla biyolojik evrim ve antropolojik evrim arasındaki çizgiler belirginleşmiştir. Ona göre kültürel anlamdaki evrim, insanların bilgiye akıl yoluyla ulaşması ve bilime başvurmaları ile ilkellikten uygar olana doğru bir gelişim göstermiştir. Bu düşüncelerinin ve kuramının temelinde Hegel ve Comte’un etkisi açık bir şekilde görülmektedir.Lewis Henry Morgan
Kuramında teknoloji üzerine vurgular yapmıştır. Ona göre Lewis, kuramını üç evreye ayırmıştır:Avcılık-toplayıcılık faaliyetlerinin yaşandığı, çömlekçiliğin bulunmasına kadar geçen yabanıllık evresi,
Yerleşik hayata geçilen, hayvancılık ve demirciliğin yapıldığı barbarlık evresi,
Yazının bulunduğu uygarlık evresi.
Evrimsel Antropologların Çalışmaları
Homo Erectus'un Alet Yapma Sorunsalı:
1944 yılında antropolog Kenneth Oakley bir makalesinde "Alet yapmak insanı farklı kılıyor," yazmıştı. "Maymunlar buldukları nesneleri alet olarak kullanıyor," diyordu aynı yazıda, "Fakat sopalara ve taşlara, onları bir amaç uğrunda kullanmak için biçim vermek bilinen ayırt edici en eski insan faaliyeti." 1960'ların başında Louis Leakey alet yapımının, ve dolayısıyla insanlığın ortaya çıkışını Homo habilis ("Becerikli adam") adlı, 2,8 milyon yıl önce Doğu Afrika'da yaşamış bir türe atfetti. Ancak Jane Goodall ve diğer araştırmacılar şempanzelerin de çubuklara belli amaçlar için şekil verdiğini –örneğin ince dalların yapraklarını koparıp yer altındaki böcekleri yakalamak için kullanıyorlar– ortaya koydu. Ellere sahip olmayan kargalar da oldukça becerikli hayvanlar.
Katil Maymun Teorisi:
Antropolog Raymond Dart'a göre seleflerimiz yaşayan maymunlardan tescilli bir katil olarak – "yaşayan canlıları güçle alıkoyan, ölene kadar hırpalayan, uzuvlarını koparan, kana susamışlığını kurbanlarının sıcak kanıyla dindiren, etlerini parçalayan" etçil bir canlı olarak ayrıldı.
Paylaşılan Yiyecekler:
Antropolog Glynn Isaac, avlanan hayvanların avlandıkları yerden bilinçli bir şekilde alınıp, tahminlere göre etin tüm toplulukla paylaşılması için başka bir yere götürüldüğünü kanıtlayan hayvan kalıntıları buldu. Isaac'a göre yiyecek paylaşımı yiyeceğin nerede bulunabileceğine dair bilgi alışverişi yapmayı gerektirdi ve böylece dil ve diğer insana özgü toplumsal davranışlar gelişti.
Avlanmak ve Bilgisi:
Sherwood Washburn ve C.S. Lancaster adlı antropologlara göre avlanmak işbirliğini geliştirmekten çok daha fazlasına yol açtı: "Kelimenin tam anlamıyla zihnimiz, çıkarlarımız, duygularımız ve temel toplumsal yaşamımız, avlanmaya başarıyla adapte olmamızın evrimsel ürünleri." Örneğin beyinlerimiz, av hayvanlarını nerede ve ne zaman bulacağımızla ilgili bilgileri saklama ihtiyacından dolayı büyüdü. Bu teori avlanmanın cinsiyetler arasında işbölümüne de yol açtığını ve kadınların toplayıcılığa yöneldiğini savunuyor.
Yiyecek Karşılığında Seks:
1981'de C. Owen Lovejoy'a göre insan evriminin kırılma noktası, 6 milyon yıl önce tekeşliliğin ortaya çıkması oldu. O zamana kadar en fazla rakip talipleri uzaklaştıran kaba saba alfa erkekleri çiftleşiyordu. Öte yandan tekeşli dişiler, gıda sağlamada ve yavruları büyütmede en becerikli olan erkekleri tercih etti. Lovejoy'a göre atalarımız, elleri serbest kalsın ve böylece eve daha fazla yiyecek götürebilsinler diye iki ayak üzerinde yürümeye başladı.
1981'de C. Owen Lovejoy'a göre insan evriminin kırılma noktası, 6 milyon yıl önce tekeşliliğin ortaya çıkması oldu. O zamana kadar en fazla rakip talipleri uzaklaştıran kaba saba alfa erkekleri çiftleşiyordu. Öte yandan tekeşli dişiler, gıda sağlamada ve yavruları büyütmede en becerikli olan erkekleri tercih etti. Lovejoy'a göre atalarımız, elleri serbest kalsın ve böylece eve daha fazla yiyecek götürebilsinler diye iki ayak üzerinde yürümeye başladı.
Pişmiş Et:
Antropolog Richard Wrangham'a göre atalarımız, insanlara özgü bir davranış olan ve yiyecekleri sindirmeyi çok daha kolay bir hale getiren bir davranış olan yemek pişirmeyi keşfettikten sonra eti dövmeye ve çiğnemeye daha az enerji harcamaya başladı ve böylece beyinlerimiz için geriye daha da fazla enerji kaldı. Daha sonra bu beyinler bilinçli olarak vejetaryen olacak kadar gelişti.
İş Birliği:
Antropolog Curtis Marean'a göre biz istilacı türlerin en büyüğüyüz. Atalarımız on binlerce yıl tek bir kıtada yaşadıktan sonra atalarımız tüm gezegene yayıldı. Marean'a göre işbirliğine olan genetik yatkınlığımızla tüm gezegene yayılmayı başardık. Bu da yardımseverlik değil, çatışma temelli bir olgu. İşbirliği yapan primat grupları, rakip gruplar karşısında bir avantaj elde etti ve onların genleri hayatta kaldı. "Atalarımızın ileri bilişsel becerileri bu işbirliğine yatkınlıkla birleşince yeni çevrelere çabucak uyum sağlayabildiler," diyor Marean, "Bu aynı zamanda yenilikleri de mümkün kıldı ve fırlatılan silahlar gibi tarihi değiştiren teknolojilerin ortaya çıkmasını sağladı."
"Mitokondriyal" Havva ve "Y Kromozomu" Ademi
Bütün insanların sadece annelerinden gelen mitokondriyal DNA larını geriye doğru takip edecek olursanız hepsinin tek bir kadında buluştuğunu görürsünüz. Benzer şekilde dünya üzerinde sadece erkekler tarafından aktarılan Y Kromozomunu da geriye doğru takip edecek olursanız tek bir erkekte buluştuğunu görürsünüz. Biyologlar bundan yola çıkarak Mitokondriyal DNA hattının en tepesindeki kadına Havva Y kromozomu hattının en tepesindeki erkeğe de Adem adını verdiler.
Kaynakça:
- https://evrimagaci.org/evrimsel-bir-destan-mitokondriyal-havva-ve-y-kromozomu-ademi-3383
- http://www.wikizeroo.net/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvS2F0aWxfbWF5bXVuX3Rlb3Jpc2k
- http://www.wikizeroo.net/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvS8O8bHTDvHJlbF9hbnRyb3BvbG9q
- https://evrimagaci.org/insansilarin-evrimi-hominoidea-hominidae-homininae-hominini-hominina-ve-homo-sapiens-3760
- https://www.youtube.com/watch?v=HUhalvKeWSM > İnsanın Evrimi
- http://dergipark.gov.tr/download/article-file/264109 > Kültürel Antropoloji
- https://www.gundemturkiye.com/toplum/antropoloji/antropolojide-evrimci-ve-tarihsel-yaklasimlar.html
- http://www.sorularlaevrim.com/makale/havva-hipotezi-9.html
- https://www.youtube.com/watch?v=vLrAv70_7jA
- http://www.wikizeroo.net/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvQWxmcmVkX1JhZGNsaWZmZS1Ccm93bg
- http://www.wikizeroo.net/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvRnJhbnpfQm9hcw
- aQ
- http://www.nationalgeographic.com.tr/makale/kesfet/insanin-nasil-insan-olduguna-dair-12-yanlis-teori-/2583
Yorumlar
Yorum Gönder